08 Şubat 2016

Barış Manço


Yıl 1999. 
Tezkereme 16 gün kalmış, neredeyse kanat takmış uçucam. Dile kolay üzerimden 550 gün geçmiş çocukluktan eser kalmamış, ifademde bir olgunluk, bir sertlik sormayın. Kasılmaktan taş kesmişim.
Sonra unutamıyorum. Haberlerde "Barış Manço'yu kaybettik" dedi spiker.
Çöktüm olduğum yere...
Çıktı içimdeki çocuk, bir başladı ağlamaya ki sormayın..."Hüngür hüngür" ifadesi yetmez nasıl ağladığımı anlatmaya.Kendime şaşırmıştım.
Çocuk döndüm eve.
Çok boyutlu bir ortak değerdi.
Huzur içinde uyusun.

01 Şubat 2016

Yazık Bize

Rüzgar Çetin 31 yaşında. Ünlü yönetmen Sinan Çetin'in en büyük oğlu. İki gün önce Beşiktaş'ta Porsche marka spor arabasıyla bir polis otosuna çarptı. Polislerden 33 yaşındaki iki çocuk babası İsmet Fatih Alagöz'ün şehit olması üzerine 0,92 promil alkollü olduğu tespit edilen Rüzgar Çetin tutuklanarak Metris Cezaevi'ne konuldu. Diğer polis ise yaralı.

Fen Edebiyat Fakültesi mezunu İsmet Fatih Alagöz atanamadığı için 8 yıl önce polislik mesleğini seçmek zorunda kalmış.

Sinan Çetin, oldukça modern bir hayat tarzına sahip olmasına rağmen dinci, muhafazakar iktidar partisine ve kurucusuna her fırsatta güzellemeler sıraladığı için geniş kitleler tarafından iktidar yalakalığıyla suçlanan bir sinemacı.

Buraya kadar her şey haber niteliğinde, genel bir tespit.

Acı olan, içimi acıtan bugün toplumun geldiği durum.

Bir polisin şehit olduğu trafik kazasına tabiri caizse Sinan Çetin'in iktidar yalakalığı üzerinden tef çalınmasının acımasızca olduğunu düşünüyorum. Hem şehide saygısızlık hem de dilerim kimse evladıyla sınanmasın. Hepimizin başına gelebilir. Çok zor. İki taraf için de böyle anlar tüm varlığınızın yerin dibine batmasını umursamayacağınız anlar.

Her iki tarafa da sabırlar diliyorum. 

Çocuklarımızı iyi yetiştirelim, hakettiğine tam kanaat getirmedikçe ellerine, bu bir araba da, bir makam da olabilir, kontrol etmesi zor olan büyük güçler vermeyelim. Lüzumsuz pohpohlamayalım. Mütevazi, kendini bilen, kanaatkar, sabırlı, sorumluluk sahibi insanlar olmaları için çabalayalım. 

Belki 40 yılda gelerek ancak hazmedebildiğimiz koltuklarımıza çocuklarımızı küçük yaşta oturtmayalım. Aynı kendimiz gibi hak ederek gelebilmelerinin gerekliliğini öğütleyelim. 

Çocuklarımıza taşıyamayacakları, altında ezilecekleri sorumluluklar yüklemeyelim. 

Yazık oluyor çocuklara.
Yazık oluyor bize.