Ancak olgunlaşmış olacak ki çekimlerini Eylül ayında yaptığımız klip 5 ay sonra nihayet dalından düşerek yayına girdi! Verdikleri destek için sevgili Hare Sürel'e ve sevgili Beste Dirican'a sonsuz teşekkürler. İyi ki varsınız! söz-müzik-düzenleme: mertkan d. yılmazer video oyuncu: beste dirican görüntü yönetmeni: hare sürel yönetmen: mertkan d. yılmazer prodüksiyon: mertkan d. yılmazer
ayıp
bir sandalye kap niye kendine benzeyeni arar insan bir sandalye kap çünkü insan kendini sevmek ister özünde
otur dinle gözlerimi bir sigara sar içine çek nefesimi bir yatak ser yakalım üstünde gelmişi, geçmişi, geleceği bir çay demle dilimiz olsun şekeri kendini sevmezken niye kendine benzeyeni ister insan kendinden nefret ederken otur dinle ellerimi bir kadeh koy yudumla acizliğimi bir yatak ser yakalım üstünde herkesi, herşeyi, hepsini bir yemek yap direk kalbe gitsin ama dokunamaz kendine ayıp diye çünkü insan kendini sevmek ister özünde ama korkar ayıplarlar diye
doğduğun gün olup dalından düştüğün gün yaşam toprağa düşene kadar geçen zaman ölüm yok sonra hadi baştan fotoğraf kaynak: http://www.androidjunkies.com/wp-content/uploads/2013/02/apples-falling.jpg
Değerli bir rock müzik emekçisi, Kramp grubunun bas gitaristi Nezih Onur aramızdan ayrılmış. 12 Eylül darbesine atfen yazdıkları unutulmaz şarkıları "Lan N'oldu" hala kulağımda... Türkiye'de rock müzik bir dönem Kramp, Whisky, Badluck, Akbaba, Nekropsi, Mavi Sakal, Acil Servis, Objektif ve Pentagram gibi belki iki elin parmağını geçmeyecek sayıda grubun hayalleriyle var oldu. Yolun açık olsun Nezih Onur. Ne mutlu buradasın. Ne mutlu iz bırakmışsın.
Journo'da 18 Şubat 2017 tarihinde Zülal Kalkandelen imzasıyla yayınlanan "Müzik sektörüne ağır darbe: Yeni Türkiye yeni Beyoğlu" başlıklı yazıya, sosyal medyada özellikle müzisyen arkadaşlarım paylaşmaya başladığında bir göz atmıştım; sonra uzun bulunca da rahatta okumak için bir kenara kaydetmiştim. Öncelikle bu güzel derlemesi için Zülal Kalkandelen'e ve değerli görüşleriyle katkıda bulunan sektörden insanlara teşekkürler. İçeriğe gelince söylenecek çok şey var aslında... Açıkçası çuvaldızı, iğneyi geçtim, dikeni bile kendine, esnafa, sektöre değdiren kimseyi görememek üzdü. Evet ben de kesinlikle Beyoğlu üzerinde siyasal oyunlar oynandığı -ki bu her iktidara gelen parti döneminde böyle olmuştur; çünkü önemli bir "öteki kalesi" olmasının yanısıra Beyoğlu deli bir rant merkezidir- konusunda hemfikirim fakat bugün Beyoğlu'nun içinde bulunduğu içler acısı durumda payımız olduğu gerçeğini de kabul etmemiz gerektiğini düşünüyorum. Atatürk'ün "Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur" özdeyişi vardır ya. Bizler, yani oraya aşık, oraya müptela, orada yaşayan, oradan beslenen, orada varolan bizler tek vücut olamadığımız, her fırsatta birbirimizi tabiri caizse düdüklemeyi marifet saydığımız için bugün Beyoğlu'nun bu tür dayatmalara, müdahalelere tutacak ne sağlam bir kafası, ne de eğmeyecek güçlü bir boynu var artık. Kalkandelen sonun başlangıcı olarak 2011'i göstermiş. Ben, ki bir zamanlar parçası olmak için can attığı Taksim'de, sahne alacağı mekanın önünde ne idüğü belirsiz değnekçilerle tekme tokat kavga edip eli, yüzü çizilmiş, üstü yırtılmış halde sahneye çıkmış, İstiklal'in bir alt paralelinde kasığına silah dayanmış, hayranlıkla ağzının içine baktığı mekan sahipleri tarafından sahne vaadiyle bedavaya çalıştırılmış, sahne aldığı zaman da alacağı üç kuruşuna türlü türlü yalanlarla el konmuş birisiyim; kendisine 2000'lerin başlarını işaret etmek isterim. Sadede gelecek olursak. Laleli'de esnaf Ruslara ne yaptıysa, Beyoğlu'da biz bize onu yaptık. Üzgünüm. Sevgilerimle. Fotoğraf kaynak: http://i.hurimg.com/i/hurriyet/75/590x332/56f0ffbb67b0a930fcaded28.jpg