24 Aralık 2013
Portakallı Ders
Hiç unutmam bir gece eve geldik; ya on ya onbir, bilemedin oniki yaşındayım. Yan komşumuz Alper amcaların kapısının önünde bir çuval portakal duruyordu.
Babam dedi ki:
-"Oğlum çok canım çekti, iki tane portakal kapsana şuradan. Birini kardeşinle annen, birini de senle ben yeriz."
-" Baba olur mu hırsızlık günah, hem onlar Alper amcalar, Nesrin teyzeler!"
Bu arada, o dönemler de babamın kasalarla portakal alabildiği, halimizin vaktimizin iyi olduğu dönemler :)
-"Oğlum param yok alamadım, iki tane alsan kim farkeder?"
-"Baba olmaz, sen bana böyle öğretmedin ki!"
-"Oğlum al lan n'olcak?"
-"Baba olmaz çalamam!"
-"Oğlum al diyorsam alacaksın! Açım diyorum, canım çekti diyorum!"
-"Baba ben hırsızlık yapmam!"
-"Al ulan eşoleşek, babanım ben senin! Param yok diyorum, canım çekti diyorum!!"
Neyse uzatmayayım :)
Babamın eli tehditkar bir şekilde havaya kalkana kadar belki bir on dakika mücadele ettiğimi...
İstemeye istemeye gittiğimi ve çuvaldan iki portakal aldığımı hatırlıyorum...
Ve sonrasında tam evin kapısından girerken, beni 2.80 yere seren babamın attığı tokatı...
Demişti ki:
"Baban dese çalmayacaksın!"
Tabii garip annem feryat figan :)
Ders vereceğim diye çocuğa neler yapıyorsun, yazık değil mi?
Bağrından nice kahramanlar çıkaran, verdiği mucizevi İstiklal mücadelesiyle cihanda nam salan bu millete ne oldu?
İşte bu yüzden en çok güzel insanlarımın her daim şart olan dürüstlüğü satranç tahtasında bir hamle olarak görmeye başlamasına ve ahlakımızın menfaatperestlik üzerine yeniden inşa ediliyor olmasına üzülüyorum.