08 Mart 2017

Vazgeçmiyorum

Türkiye:
Evinin oturma odasındaymış gibi ikili koltuğa uzanmış, kulaklıkla izlediğim filmi duymama engel olacak kadar bağıra bağıra telefonla konuşan, eli tesbihli, bitirim tavırlı bir yolcu ve yancısı.
Öfleyip, pöfleyip uyarmaya korkan, ben uyardığımda da orada değillermiş gibi destek olmayan, sonra molada yanıma gelip fısır fısır boşver diyen yolcularla dolu şehirlerarası bir otobüs. 
Gece yarısı varılan garajda, bir dünya eşyayla 45 dakika ücretsiz servis bekleyecek iki abla ve yolcuların gözünün içine bakan, kimsenin binmediği onlarca taksi. Ortak taksi tutmayı teklif eden ben. Sonra taksi garajdan çıkmadan "Dolmuş mu bu? Gittiğin yerin parasını vereceksin." diyen taksici tarafından araçtan indirilirken beni anında satıp yola devam eden, biraz önce "Çok yazar, paylaşırsak olur" diyen ablalar.
Durakta şikayet merci sorduğumda "Ara da cevabını al", "O kadınlara birşey olsa nasıl hesap veririz ailelerine", "Senden gelecek ekmek gelmesin" şeklinde cevaplayan taksiciler.
Bir dakika önce dizi seyreder gibi tartışmamızı seyreden, aksiyon bitince "Vay be taksici seni indirdi, kadınlar da seni bıraktı ha? Boşver be" diyerek yanıma yanaşan abi.
Üzerinde gideceğim yerin, güzergahın adı yazan, sorup güzergahını teyid ettiğim ücretsiz servisin güzergahını yolda değiştiren, "İsterseniz şikayet edin" diyen şoför.
Şikayet etmek için aradığım çağrı merkezinde "Kayıt oluşturmaktan başka yapabileceğim birşey yok", "Binmeden niye sormadınız" diye bana soran genç. 
Telefonu kapatınca "Ben 4 kere şikayet ettim hiçbir şey olmuyor abi" diyen arkadaş.
"Her ay kullanıyorum bu otobüsü artık vazgeçtim" diyen amca.
Mevcut durumun tek sorumlusu vazgeçenlerdir.
Vazgeçmiyorum.