07 Ocak 2016

Birisinin Hayatında Özel Olmanın Dayanılmaz Hafifliği

Keşke başkalarının hayatında özel olmak için gösterdiğimiz çabanın binde birini kendi hayatımızda da özel olabilmek için göstersek ya.  

Baksanıza etraf insanlığı beş para etmez çok başarılı yönetici, mükemmel eş, yetenekli müzisyen, lider politikacı, ayın elemanı vesaireden geçilmiyor. 

Farkında olmadan diyemeyeceğim bence gayet farkında olarak bunu tercih etme eğilimi gösteriyor insanlar. Çünkü daha kolay!

Mesela müşterisine en taze ve en güzel simiti satan adamın işi kolay. İstenen, yani ondan müşterinin beklediği çok açık ve basit. Taze, tadında, kıvamında mümkünse sıcak simit. Bu beklentiyi karşılayabilen simitçi müşterinin gözbebeği olur. Mahallede adını bilmeyen kalmaz, mahallenin tonton amcası olur, maskotu olur hatta okuldan gelen çocuk unuttuğu evin anahtarını ondan alsın diye anahtar bile emanet edilebilir... Olur da olur.

Peki ya simitçinin, müzisyenin, politikacının özel hayatında ondan beklenenler o kadar mı?

İyi ütü yapan adam, fatura ödeyebilen kadın, veresiye yazdırmayan müşteri, eve kendi evi gibi bakan kiracı, halı sahada en çok golü atan arkadaş vesaire de olmak zorundadır.

Şimdi bu durumda bir insanın tüm bu beklentilerden kaçıp sadece kendisinden istenenleri yerine getiren mükemmel bir yönetici ya da işte sadece yetenekli müzisyen olmayı seçmesi gayet doğal değil mi?

Hele bir de üstüne para alıyorsa!

Yani diyeceğim o ki, başkalarının hayatında özel olmak, özel hayatınızda özel olmaktan kolaydır ve birisinin hayatında olmanın dayanılmaz hafifliğidir cezbeden insanı.